Pozitif psikoterapi, psikodinamik, bilişsel ve davranışçı terapi unsurlarını birleştiren bütüncül bir terapi yaklaşımıdır. 1968 yılında Prof. Nossrat Peseschkian tarafından geliştirilen bu yöntem, kişinin hem içsel kaynaklarını hem de yaşamındaki gerçekleri kabul ederek psikolojik dengeye ulaşmasını hedefler. Adındaki “pozitif” kelimesi, olumlu düşünmekten çok “olanı olduğu gibi kabul etmek” anlamına gelir.
Pozitif psikoterapide bireylerin güçlü yanları, yaşam değerleri, kültürel geçmişleri ve inanç sistemleri dikkate alınır. Bu yöntem, danışanın kendi çözüm yollarını keşfetmesine rehberlik eder. Terapist, bireyin duygularını, çatışmalarını ve yaşam deneyimlerini anlamlandırmasına destek olur.
Terapi sürecinde, kişi geçmişte yaşanan travmalarla baş etmeyi öğrenirken aynı zamanda geleceğe dönük hedefler belirlemeye teşvik edilir. Yöntem, bireyin hayatında denge, anlam ve yön bulmasına katkı sağlar. Özsaygıyı artırmak, empati geliştirmek, sosyal ilişkileri güçlendirmek gibi beceriler bu sürecin önemli parçalarıdır.
Pozitif psikoterapi, kaygı bozuklukları, depresyon, tükenmişlik sendromu, ilişki problemleri, kimlik bunalımları ve travmalarla başa çıkmada etkili bir yaklaşımdır. Aynı zamanda kültürel çeşitliliğe uyarlanabilir yapısıyla farklı toplumlarda da başarıyla uygulanmaktadır.
Bu yaklaşım, bireyin sadece semptomlarını değil, yaşamın bütününü anlamasına yardımcı olur. İnsanların hem acılarını hem de potansiyellerini tanımalarına olanak tanır. Pozitif psikoterapi, kendini tanıma, içsel güçleri keşfetme ve yaşamla barışık bir şekilde ilerleme sürecinde güçlü bir araç sunar.
