
Kaygı, biyolojik olarak bizi tehlikeye hazırlayan bir uyarı sistemidir; ancak sürekli açık kalan alarm hem beden hem zihin üzerinde yıkıcı etki yaratır. Türkiye’de yapılan saha araştırmaları, yetişkinlerin yaklaşık %17’sinin yaşam boyu en az bir anksiyete bozukluğu geçirdiğini gösterir. Yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, sosyal fobi ve özgül fobiler en sık görülen alt türlerdir.
Fizyolojik düzeyde sempatik sinir sistemi devreye girer: kalp atışı hızlanır, solunum sığlaşır, kaslar gerilir. Bilişsel olarak tehdit odaklı yorumlar (“Başım döndü, kalp krizi geçiriyorum”) ve olumsuz kehanetler hakimdir. Davranışsal olarak kaçınma başlar; kişi asansöre binmez, topluluk önünde konuşmaz, hatta evden çıkmamaya kadar gidebilir. Uzun vadede sosyal izolasyon, iş gücü kaybı ve depresyon riski artar.
Nedenler çok katmanlıdır: Genetik yatkınlık, erken dönem yaşam stresi, bağlanma problemleri, nörobiyolojik duyarlılık ve öğrenilmiş kaçınma döngüleri. Beyin görüntüleme çalışmalarında amigdala hiperaktivitesi, anterior singulat korteks ile prefrontal korteks arasındaki denge bozulmuştur. Yine de anksiyete, kanıta dayalı yöntemlerle yüksek oranda iyileştirilebilir.
Birinci basamak tedavide bilişsel davranışçı terapi yer alır. Terapist, otomatik felaketleştirme düşüncelerini sorgulatır ve aşamalı maruz bırakma planı yapar. Sosyal fobi için örneğin ilk hafta kafede sipariş vermek, sonrasında 5 dakikalık sunum, ardından kalabalık bir toplantıda konuşma gibi kademeli hedefler belirlenir. Panik bozuklukta interoseptif maruziyet (bilerek hızlı nefes alıp kalp atışını tetiklemek) panik duyumlarına tolerans geliştirir.
Farmakolojik destek, SSRI veya SNRI grubu antidepresanlar üzerinden düzenlenir; yanıt 4‑6 hafta içinde başlar. Benzodiazepinler sadece akut krizlerde kısa süreli kullanılır. Beta‑blokerler performans kaygısı için geçici rahatlama sağlayabilir. Yan etkileri ve bırakma protokolleri doktor takibinde değerlendirilmelidir.
Yaşam tarzı düzenlemeleri tedaviyi güçlendirir: Düzenli kardiyo egzersizi, derin nefes ve gevşeme teknikleri, kafein ve alkol tüketimini sınırlamak, uyku hijyeni kurmak. Mindfulness‑tabanlı stres azaltma (MBSR) programları ve yoga, parasempatik sinir sistemini aktive ederek kaygıyı düşürür. Dijital terapi uygulamaları, ev ödevlerinin takibini kolaylaştırır.
Aile ve arkadaş desteği, damgalamayı azaltan açık iletişim ve küçük başarıların kutlanması motivasyonu artırır. Gerileme normaldir; önemli olan relaps planı yapmak, erken uyarı işaretlerini tanımak ve profesyonel yardıma tekrar bağlanmaktan çekinmemektir. Doğru tedavi, öz‑şefkat ve sabırla, anksiyete yönetilebilir bir durum hâline gelir ve kişi hayatını yeniden özgürce yaşayabilir.