
Alkol, kültürlerarası törenlerden iş çıkışı ‘sosyal içmeye’ kadar hayatın pek çok alanında yer alır; ancak sınır aşıldığında hem beden hem ruh üzerinde yıkıcı etkilere yol açar. Dünya Sağlık Örgütü “zararlı alkol kullanımı”nı, hastalık veya toplumsal sorun riskini artıracak düzeyde tüketim olarak tanımlar. Türkiye’de her on yetişkinden biri haftada beşten fazla kadeh içiyor; yaklaşık üç milyon kişi alkol kullanım bozukluğu kriterlerini karşılıyor.
Kısa vadede alkol, merkezi sinir sistemi üzerinde sedatif etki yaparak öfori, konuşkanlık ve koordinasyon kaybı yaratır. Kana hızlı karışan etanol, karaciğer tarafından asetaldehite dönüştürülür; bu ara metabolit baş ağrısı, mide bulantısı ve yorgunluğun başlıca sorumlusudur. Uzun vadede ise karaciğer yağlanması, siroz, hipertansiyon, kardiyomiyopati, immün baskılanma, periferik nöropati ve çeşitli kanser türleri gelişebilir.
Psikiyatrik yönden alkol, depresyon ve anksiyetenin hem nedeni hem şiddetlendiricisidir. “Kendini tedavi” amacıyla içmek, kısa süreli rahatlama sağlasa da dopamin ve GABA‑glutamat dengesini bozarak uyku sorunlarını, irritabiliteyi ve özkıyım düşüncelerini artırabilir. Ayrıca alkolün yargılama üzerindeki etkisi, şiddet davranışları ve riskli cinsel tutumlarla ilişkilidir.
Tedavi süreci basamaklıdır. İlk adım, danışanın içme günlüğü tutarak tüketim miktarını görünür kılmasıdır. Klinik ortamlarda yapılan detoksifikasyon, benzodiazepin destekli semptom kontrolü ve tiamin enjeksiyonu ile komplikasyon riskini azaltır. Bunu takiben, motivasyonel görüşme ve bilişsel davranışçı terapi temelli klinik veya ayakta programlar devreye girer. Terapist, içmeye yol açan tetikleyicileri saptar, stres yönetimi ve sosyal beceri eğitimi uygular.
Farmakolojik destek seçenekleri arasında opioid antagonistleri (naltrekson), glutamaterjik modülatörler (acamprosate) ve aversiyon yaratan disülfiram bulunur. Bu ilaçlar, istek krizlerini hafifletir ve geri dönüş olasılığını düşürür. Türkiye’de SGK, belirli kriterlerle bu tedavileri karşılamaktadır. Aile katılımı, evdeki çevresel ipuçlarının düzenlenmesi ve alkol yerine sağlıklı ödüller planlanması uzun vadeli başarıyı artırır.
Yeniden entegrasyon aşamasında, 12 Adım, Al‑Anon veya çevrim içi destek grupları, “yalnız değilim” duygusunu güçlendirir. Egzersiz, dengeli beslenme ve yeterli uyku, beynin nöroplastik kapasitesini destekler. Toplumda alkol tüketimine dair tabularla mücadele etmek, kişinin “etiketlenme” korkusunu azaltır. Unutulmamalıdır ki iyileşme doğrusal değildir; düşmeler, yeniden ayağa kalkma pratiğinin parçasıdır. Kararlılık, bilimsellik ve empatiyle kurulan çok disiplinli yaklaşım, bireyin alkolle ilişkisini kalıcı olarak dönüştürebilir.