
Aile içi şiddet, yakın ilişkilerde fiziksel, duygusal, cinsel veya ekonomik yönden bir kişinin diğerine zarar verdiği davranışları kapsar. Eşler, partnerler veya aile üyeleri arasında gerçekleşen bu tür kötü muamele, toplumun tüm kesimlerinde ve her kültürde ortaya çıkabilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
Fiziksel şiddet; itme, vurma, tekme atma, boğma veya silah kullanma gibi eylemleri içerir. Fiziksel izler hemen fark edilirken, iç yaralanmalar ve kronik ağrılar uzun vadede bile devam edebilir. Cinsel şiddet ise zorla cinsel ilişkiye veya istenmeyen cinsel eylemlere maruz bırakmayı ifade eder ve psikolojik travmayı derinleştirir.
Duygusal ve psikolojik şiddet, sürekli hakaret etme, aşağılama, kontrol etme ve izolasyon yöntemlerini içerir. Gaslighting gibi taktiklerle mağdurun gerçeklik algısı bozulur, özgüveni sarsılır. Bu sebeple mağdurlar, şiddeti sorgulamakta zorlanır ve yardım aramaktan çekinirler.
Ekonomik şiddet; mağdurun çalışmalarını engelleme, banka hesaplarına erişimi kısıtlama veya maddi kaynaklarını tamamen ele geçirme şeklinde ortaya çıkar. Mağdur, bu durumda ekonomik bağımsızlığını yitirir ve şiddet döngüsünden çıkmakta büyük güçlük çeker.
Şiddetin etkileri arasında depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve düşük benlik saygısı yer alır. Ayrıca, çocuklar aile içi şiddete tanık olduğunda sosyal, duygusal ve akademik gelişimleri olumsuz etkilenebilir.
Mağdurların korunması için acil yardım hatları, sığınmaevleri, hukuki danışmanlık ve ruh sağlığı desteği kritik öneme sahiptir. Polis müdahalesi ve koruma kararları ile mağdurların güvenliği sağlanırken, uzun vadeli rehabilitasyon hizmetleri yaşam kalitesinin yeniden tesis edilmesine yardımcı olur.
Toplumda farkındalığı artırmak ve şiddeti önlemek adına eğitim programları, medyanın sorumlu haberciliği ve yasal düzenlemelerin etkin uygulanması gerekmektedir. Aile içi şiddetle mücadelede çok paydaşlı iş birliği, hem bireylerin hem de toplulukların sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamasını destekler.